Bilgisayarın Tarihçesi

Türkiye’de bilgisayar kullanımı, Karayolları Genel Müdürlüğünde, 1960 yılında hizmete giren ve yaklaşık 12 yıl kullanılan IBM-650 Data Processing Machineşile başlamıştır. Tarihi sistemde; her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan 2000 sözcüklük Tambur bellek bulunmakta, dakikada 78000 toplama-çıkartma, 5000 çarpma ve 138.000 mantıksal karar verebilmekte, delikli kart ile bilgi girişi yapılmakta, özel kablolarla bağlanan kontrol paneller ile delikli kart irtibatı sağlanmakta, Assembler ve Fortran’ın özel programlama dillerini (Soap- Fortransıt ) kullanmaktaydı. Ayrıca Okuma 200 Kart(Satır)/Dakika, Delme(Yazma) 100 Kart(Satır)/Dakika hızındaydı ( http://www.kgm.gov.tr, 2006). Bu gelişme sürecinde bazı kuruluşlar bilgi sistemlerine tam olarak güvenmediler. Örneğin, birçok banka işlem kayıtlarını hem şube bilgisayarında, hem ana sistemde, hem de kâğıt üzerinde uzun süre tutmaya devam etti. Ancak buna karşılık, bilgisayar sistemine geçildiği gün, “Eski sisteme dönülme” olasılığını tamamıyla ortadan kaldırmak için, “Bir iş yapılıyorsa hakkıyla ve tam olarak yapılır” düşüncesiyle, yolcu rezervasyon fişlerinin asıldığı çubukların durduğu duvarı yıktıran, kurduğu sisteme güvenip gereğinde büyük riskleri göze alabilen bilgi işlem yöneticilerine de tanık olunmuştur (Gel, 2003a). Ülkemizde daha önceleri “Komputer” ya da “Elektronik Beyin” sözcükleri ileşifade edilen bilgisayarı bu şekildeşilk kez 1969 yılında Aydın Köksal adlandırmıştır (http://tr.wikipedia.org, 2006). Son zamanlarda kişisel bilgisayarlardaki (PC) gelişmelerin, bilgi araçlarına göre biraz yavaş kaldığı söylenebilir. Büyük teknoloji firmaları bilgi araçları üretiminde âdeta bir yarış içine girmişlerdir. Her geçen gün yeni cihazlar üretilmekte, hayatımızı kolaylaştıracak birçok ürün piyasaya sunulmaktadır. Palm ve PocketPC bunlara verilebilecek en güzel örneklerdir. Her ne kadar PC’lerin sağladığı konforu sağlayamasalar da her geçen gün maliyetleri düşmekte ve yaygınlaşmaktadırlar. Fakat bu gelişmeler PC’lerin sonu geldiği veya geleceği anlamına gelmiyor. Tabi gelecek neyi gösterir, bilinmez! Ama şu an için bilgiyi güvenli bir yerde saklamak veya güçlü donanıma gereksinim duyan uygulamalar için PC’ler vazgeçilmezdir.  Bununla beraber PC üreticileri pazarı daha da canlandırmak ve satışları yükseltmek için her geçen gün yeni ürünler geliştirmeye devam etmektedirler. LCD ekranlar,  giderek küçülen kasalar, kablosuz klavye-mouse v.s.

Bilgisayarcılık mesleği 1950’li yıllarda kendini göstermeye başladıysa da, işin bir sektör olarak yaygınlaşması ve popülaritesinin artması ancak 1980’li yıllarda gerçekleşebilmiştir. O dönemlerde bilgisayarcılara hatta daha özel olarak programcılara olan ihtiyaç nedeniyle bu iş kolu “Yükselen” bir konu olarak görüldü. Öyle ki, o dönemlerde 22 yaşında yeni mezun bir programcıya verilen maaş, 20 yıllık bir finans müdürünün aldığı paradan daha fazla olabiliyordu. Her ne kadar ücretler genel olarak, bugün bu denli yüksek değilse de, teknik işlerle uğraşmayı uygun görenler arasında bazı özel konulara zamanında el atmayı becerebilenler istedikleri parayı kazanmaya devam edebilmektedir (Gel, 2003). Teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler yaşamımızın her alanını etkilemektedir.  Bugün artık küçük çocuklar bile teknolojik yenilikleri takip etmekte ve onları kullanabilmektedir. Yapılan bir araştırmada, 10-14 yaş arasındaki 319 öğrenciye “Bilgisayar ve bisiklet arasında bir seçim yapmanız gerekseydi hangisini seçerdiniz? Niçin?” sorusu yöneltilmiş ve Tablo 1. 2 ’de gösterildiği üzere alınan yanıtlar, “bilgisayar” ağırlıklı olmuştur.

 

Tablo 1. 2 Öğrencilerin Bilgisayar ya da Bisiklet Tercihlerine Göre Dağılımı

Kişi Sayısı   %
Bilgisayar 271 85
Bisiklet 48 15
Toplam 319 100

 

Tablo 1. 2 ’den görüldüğü üzere, öğrencilerin büyük bir çoğunluğu (% 85’i)  bilgisayarı seçmişlerdir. Yine yapılan tercihlerin dağılımına bakıldığında, yaşın büyümesiyle bilgisayar tercihi artmaktadır. Araştırma sonucunda varılan bir diğer bulgu da, bisikleti tercih eden öğrencilerin % 75’inin kız, bilgisayarı tercih eden öğrencilerin ise % 63’ünün erkek öğrenciler olmasıydı. Bilgisayarı seçen öğrencilerin “niçin” sorusuna verdikleri cevaplara göre bilgisayarın öğrencilerin büyük bir kısmı için internet ve oyun demek olduğu sonucu da ortaya çıkmıştır  (Akkoyunlu, 2004). Arnas (2005)’ın

3-18 yaş grubundan 933 çocuk ile yaptığı araştırmaya göre;

“Evlerinde bilgisayar bulunan ailelerin %21.3’ünde bilgisayarın çocuğun odasında bulunduğu ve eve bilgisayarın daha çok çocukların okul ödevlerini yapması (ders çalışmak) amacı ile alındığı saptanmıştır. Ancak çocukların sadece %19.7’sinin bilgisayarı okul ödevleri için bilgi toplamak ve ödev yapmak için kullandıkları belirlenirken, %7.8’inin internet sitelerine girmek, %13.6’sının eğlenmek, %5.7’sinin chat yapmak, %22.6’sının oyun oynamak amacı ile kullandıkları görülmüştür. Ayrıca çocukların %45.4’ünün zaman zaman internet kafelere gittikleri belirlenmiştir.”

“Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde her evde kitle iletişim araçlarından birçoğu bulunmaktadır ve çocuk ve gençlerin yaşamında özelikle bilgisayar ve internet önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde yapılan bir çalışmada 2-17 yaş grubundaki çocukların %70’inin evinde bilgisayar, %52’sinin evindeşinternet bulunduğunu saptanmıştır. Ayrıca 1999 ve 2000 yılları arasında ABD’deki ailelerin evlerinde bulunan bilgisayar oranının %2 (%68’den %70’e) veşinternetin %11 (%41’den %52’ye) arttığı görülmüştür” (Woodard ve Gridina, 2000). “Bilgisayarlar veşinternet gibi araçlar çocuk ve gençlerin öğrenmeleri için onlara gelişimsel olarak uygun ve sınırsız bir çevre sağlarken (Specht ve diğ. 2002), bazen de çocuklar ve gençler bu araçlar aracılığı ile olumsuz cinsel bilgiler, şiddet davranışları, alkol ve sigara alışkanlıkları, kumar, sağlıksız beslenme alışkanlıkları gibi istenilmeyen alışkanlıklar edinebilirler (Anderson ve Dill, 2000; Bar-on ve Broughton, 2001; Cantor, 2000; Gill, 2001; Klein ve diğ. 1993; Strasburger ve Donnerstein, 1999). Özellikle bilgisayar önünde uzun süreler harcanması gelişim çağında olan çocuklarda duruş ve oturuş pozisyonlarına bağlı olarak iskelet-kas sisteminde hasarlara, görme problemlerine, elektromanyetik radyasyon problemlerine, yaratıcı ve zihinsel gelişim risklerine, dil becerilerinde gerilemeye ve bazı çocuklarda epilepsi nöbetlerine (Dertouzos, 2005), ayrıca sosyal gelişimde olumsuzluklara da neden olabilmektedir (Wartella ve diğ. 2002).”

İnsanların hem kendileri hem de gelecek nesillerin eğitimi ve gelişimi için bilgisayarın temel bilgilerini öğrenmesine ve öğrendiklerini yaşantılarında uygulamasına bilgisayar okur-yazarlığı denir (Yazıcı, 2001). Fakat daha önemlisi bu öğrenmenin hayat boyu sürmesidir. Teknolojideki hızlı ve sürekli gelişme de bunu gerektirmektedir. İnsanların bilgisayar okur-yazarlığında istenen seviyeye gelebilmesi ve onu koruyabilmesi için sürekli bir eğitim ve araştırma içerisinde olması gerekir. Bu konuda herkes kendi üzerine düşeni yapmalı; okullar, halk eğitim merkezleri, basın ve yayın organları gibi birçok kişiye ulaşılabilecek yerlerden halk bilgilendirilmeli, bilgisayar eğitimi ve teknolojideki son gelişmeler üzerine azami seviyede dersler, seminerler, açık oturumlar v.s. verilmelidir. Şüphesiz ki her açıdan güçlü, başarılı olan ve başta ekonomik açıdan ayakta dimdik durmayı başarabilen toplumların en belirgin özelliği teknolojiyi kullanma ve geliştirme seviyeleridir. Teknolojideki baş döndürücü gelişmeler, gelecek yıllar için de bu fikri doğrular niteliktedir.

II. Dünya Savaşı sonrası, Almanya ve Japonya’daki fabrika binaları, limanlar, altyapı, havaalanları gibi fiziksel varlıkların büyük ölçüdeki yıkımının ardından her iki ülkenin de kısa sürede hızla büyüyüp, tekrar dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yerlerini almalarının nedeni; ülkeyi yeniden inşa edebilecek, üretimi artırabilecek teknolojilere ve nitelikli insan gücüne sahip olmalarıydı (Gürak, 2005). Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan’a göre, “Bilişim sektörü 2005’de %20 civarında büyümüş, 2004 yılında da benzer bir büyüme gerçekleştirilmiştir.” Çağlayan Arkan, 2005 sonu itibariyle Türkiye’de ki bilgisayar kullanım oranlarını şu şekilde değerlendirmektedir: “Son yüzde 20 civarında büyümelerle bizim öngörümüz bilgisayar kullanıcı sayısının 5 milyonun üzerine oran olarak da yüzde 7 civarına eriştiği, internet kullanımının 8 milyonu geçtiği, dolayısıyla yüzde 10’un üzerinde bir internet kullanıcısı olduğu. Bu ikisinin farklı olmasının nedeni, evinde bilgisayar olmayıp da kurumlarda bilgisayar kullanan kişilerin bir hayli fazla olmasıdır. Dolayısıyla internet kullanıcı sayısı bilgisayar kullanıcı sayısından her zaman daha fazla oluyor. Hane halkı açısından bakacak olursak Türkiye’de 16 milyon hane var. 5 milyon bilgisayarın yaklaşık 2 milyonunun evlerde durduğunu tahmin ediyoruz. Burada da yüzde 12-13 civarında bir kullanım oranına erişildiğini söylemek mümkün. Bugün büyük bir hızda artması hem görevimiz hem hayalimiz. 2006’da yüzde 20 büyüme öngörüyoruz. Tahminimiz 2005 yılı sonunda 2 milyon yeni bilgisayar satılmış olacağı, 2006’da da 2,5 ya da daha üstü gerçekleşeceği.” (http://ntvmsnbc.com, 2006a).

Bir yanıt yazın

E-postanız yayınlanmayacak.


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Post comment